Acının Ötesinde: Gazze’den Dayanıklılık Öyküleri

Perşembe, Ocak 16, 2025

Şimdi zor koşullar altında yaşam mücadelesi verirken sakin bir sesle şöyle diyor: “Filistinli kadın, dayanıklılığın ve sabrın sembolüdür. O, şehitlerin ve yaralıların annesi, şehitlerin kız kardeşi ve şehit eşidir.”

Gazze şehri, savaşın ağır yükü altında inlerken acı ve direnç hikâyeleri iç içe geçiyor ve derin bir insanlık hikâyesi anlatıyor. Burada yaşam ve ölüm arasındaki sınırlar silikleşirken hayatta kalanlar, yıkıntılar arasında insanlıklarının son kırıntılarını korumak için mücadele ediyor. Dar bir hücrede, kırklı yaşlarında bir adam oturuyor. Gözleri bağlı ama iç görüsü karanlığı delip geçerek yokluğundaki kızının yüzünü görüyor. Sessizce ona sesleniyor: “Canım kızım, acı çekiyor musun?” Kızının hayali gülümsüyor ve sonra kaybolup gidiyor, yorgun yanaklarından süzülen gözyaşlarını arkasında bırakarak. O uğursuz günün anılarını hatırlıyor, ailesine son kez sarılıp “Vedalaşmaktan nefret ediyorum, Allah’ın izniyle yarın görüşürüz.” dediğinde kaderin ona acımasız bir sürpriz hazırladığını bilmiyordu. Birkaç saat sonra, evi bir enkaza dönüşmüş ve ailesi, on beş sevdiği insan, enkazın altında gömülü kalmıştı.

Üç gün boyunca kurtarma ekipleriyle cesetleri çıkarmaya çalıştı. On iki şehidi çıkardılar ama diğerleri enkazın altında kaldı. Onlara ulaşmak için enkazı çatlak tırnaklarıyla kazdı ama nafile. Şimdi hücresinde, elleri çaresizlikle bağlı hissediyor. Onlara ulaşamama, onları kefenleyememe, vedalaşamama, cenaze namazlarını kılamama ve onurlu bir şekilde defnedememe çaresizliği var.

 “Ben gurbetteyim, ben ben değilim; vatan da vatanım değil.” diye fısıldıyor kendi kendine. “Kırk yılda kurduğum her şey buhar oldu, geriye sadece üzüntü ve çaresizlik kaldı.” Harap olmuş şehrin başka köşesinde bir kadın, eskiden evi olan enkazın önünde duruyor. “Mezarlık” dediği bu yere gelmeye on ay sonra ilk kez cesaret etti. Burada, bu enkazın altında, ailesinden yedi kişinin bedenleri yatıyor. Olduğu yerde donmuş, anılar film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor. Ağlayarak çöküyor. Başından geçen “mucizeyi” anlatıyor, enkazın altından sekiz gün sonra iki kişiyle birlikte nasıl kurtulduklarını. “Sekiz gün sonra enkazın altından üçümüz canlı çıktık.” diyor titrek bir sesle. “Cumadan cumaya bayılıp ayılıyorduk, ta ki bize sızan havayı takip edip küçük bir delik bulana ve oradan sürünerek çıkana kadar.” Dört metrekareden az bir alanda, dört ayak üzerinde sürünerek karanlıkta yiyecek aradığını hatırlıyor. “İdrar içtim.” diyor ve çıkmadan iki gün önce çok eski ve erimiş bir şekeri aralarında paylaştıklarını söylüyor.

Şimdi enkazın önünde dururken göğsünü yakan bir öfke hissediyor. “Başlangıçta kızımın bedeni uzaktan görünüyordu, iki beton tavanın arasında sıkışmış. Erkek kardeşi onun bedenini görmeye gelirdi ama her şey eridi ve geriye sadece kemik kaldı.” Ve acı verici bir soru soruyor: “Bundan daha büyük bir kahır olur mu?” Bu acı çeken şehrin başka bir köşesinde, başka bir enkazın önünde başka bir kadın daha duruyor. Tam burada, ailesinden yirmi kişiyi, bir anda kaybetti. Beşinin bedenleri hâlâ enkazın altında. Aralarında kocası ve büyük oğlunun ailesi de var. Saldırıdan saatler önce ikiz bekleyen gelinin sorduğu son soruyu hatırlıyor: “Bu oda güvenli mi teyze?” Cevabı istemeden bir kehanet olmuş: “Penceresi ve kapısı olmayan büyük bir mezar!” Tavan çöktüğünde o da enkazın altındaydı. Bir saatten fazla baygın kaldı. Kendine geldiğinde karanlık ve toprakla çevrili olduğunu fark etti. Dışarıdan “Yaşayan var mı?” diye bağıran sesler duydu ama cevap veremedi. Sesi de bedeni gibi enkazın altına gömülmüştü. Sonunda kurtarıldı ama bugüne kadar şu soru onu rahatsız etti: “Acaba biri yardım istedi de kurtarıcılar duymadı mı? Acaba ailem iki kere mi öldü? Bir kere füzeyle, bir kere de kurtarıcıların ellerindeki imkânsızlıklarla.” Acıya rağmen şehrinde kalmayı seçti. Evi yıkılmış ve ailesini kaybetmiş olmasına rağmen göç etmeyi reddetti. “Onların evimin enkazı altında olması bilinmeyen sokaklarda ve yollarda gömülmelerinden daha iyi.” diyor. “Ama keşke onlara saygı gösterip ziyaret edebileceğimiz bir mezarları olsaydı.” Başka bir yerde, genç bir kadın teneke ve kumaştan yapılmış mütevazı bir kulübede oturuyor. Evi bombalanınca kocasını ve beş çocuğunu kaybetti. Altıncı çocuğuyla mucizevi bir şekilde kurtuldu. Bombardıman sırasında babasının evini ziyarete gitmişti. Geri döndüğünde evinin enkaza dönüştüğünü gördü. Şimdi zor koşullar altında yaşam mücadelesi verirken sakin bir sesle şöyle diyor: “Filistinli kadın, dayanıklılığın ve sabrın sembolüdür. O, şehitlerin ve yaralıların annesi, şehitlerin kız kardeşi ve şehit eşidir.” Ve ekliyor: “Kocamı ve çocuklarımı kaybetmeme rağmen hayata devam ediyorum, bana kalan tek çocuğuma daha iyi bir hayat sunmak için irademle mücadele ediyorum.”Bu hayatta kalanlar ve diğer binlerce insan, bombardıman bittikten sonra başka bir savaş yaşıyor. Kayıp sevdiklerini arama savaşı, cenazelerin çıkarılması için uzun bir bekleyiş savaşı ve kayıplarla ağırlaşmış bir kalple hayata karşı durma savaşı. Hâlâ enkazın altında on binden fazla kayıp var ve aileleri sabırsızlıkla cesetlerinin çıkarılmasını bekliyor, onları gömebilmek ve mezarlarını ziyaret edebilmek için.

Bu yıkılmış şehrin her köşesinde bir direnç hikâyesi var. Çocuklarını gömmek için bekleyen bir anne, ailesinin kalıntılarını tırnaklarıyla kazarak arayan bir baba ve hayata tutunmaya çalışan yetim bir çocuk. Bunlar, kayıp ve yıkım karşısında insan olmanın ne anlama geldiğini anlatan hikâyeler. Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Hayatta kalanların gözlerinde sönük bir umut kıvılcımı parlıyor. Teslim olmayı reddediyorlar, topraklarını terk etmeyi reddediyorlar. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun kalmayı seçiyorlar. Her gözyaşında, her bastırılmış iniltide ve her dimdik bakışta yenilmez bir güç yatıyor. Bu, umudun gücü. Hayatın kendisinin gücü. Yıkıntıların ortasında da inatla atan bir kalp.

Her Boydan dergisinin 2. sayısını okumak için tıklayın.
Her Boydan dergisinin tüm sayılarını okumak için tıklayın.


İlgili Haberler

kardes-topluluklar
Kardeş Topluluklar,Uluslararası Öğrenciler

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği tarafından tertip edilen “Yılın Basın Fotoğrafları” organizasyonunun altında bu yıl “YTB 15.

Cuma, 17 Ocak 2025

her-boydan
Her Boydan

Şimdi zor koşullar altında yaşam mücadelesi verirken sakin bir sesle şöyle diyor: “Filistinli kadın, dayanıklılığın ve sabrın

Perşembe, 16 Ocak 2025

telve
Telve

Avrupa’nın soğuk sabahlarında yürürken içindeki sıcak memleketi yeniden keşfetmeye çalışırsın. Çünkü insan nerede olursa olsu

Çarşamba, 15 Ocak 2025