Cihanın Meramı: Üsküp
Salı, Kasım 14, 2023Üsküp’ü Üsküp yapan başta ecdat yadigârı eserlerdir. Camidir, handır, hamamdır, çarşıdır, kaledir, tekkedir, mescittir, bedestendir, köprüdür, çeşmedir, saat kulesidir, türbedir... Dahası ezandır, mevlittir, kandildir, selamdır, şiirdir, şuurdur, muhabbettir...
Bugün şehrin meydanında dolanıp durdum. Kafamda sorular ve cevaplar, geçmiş ve şimdi, doğrular ve tezatlar... Yüksek ve gösterişli binaların altından, ne idüğü belirsiz heykellerin önünden geçtim. Tam meydanın kenarında durdum, durdum, duruldum. Eski fotoğraflardan, hasret dünyamıza nakış nakış kazıdığımız Burmalı Camii’ni, hayal ederek bin âh çeke çeke andım. Büyüklerimiz anlatır, onunla Üsküp daha güzel imiş, onsuz hiç şüphesiz eksik ve yarım!
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne namı diğer Taşköprü’ye doğru yöneldim. Köprünün sağına ve soluna iliştirilen çirkin ve yapma köprülere yüz ekşittim. Âh Osmanlı, eserlerine gölge düşürmek için gece gündüz çalışıyorlar, yine de millet bu köprüden geçiyor. Rumeli’de talihle talihsizlik kaderimizde ortak. Ya şu mihrabından ne istediler ey Taşköprü! Yoksa Mostar’ı yıktıklarında dayanamаdı da o da mı kendini bıraktı Vardar’ın derin sularına? Şükür bugün mihrabın yerinde. İçin rahat, içimiz rahat. Düşündüm durdum; neden taşına bile düşmanlar ey ecdat?!
Suyu çekilmiş Vardar’a bakarken, merhum şairimiz Abdülfettah Rauf Efendi’nin şu mısralarını terennüm ettim:
Vardar ki bugün neşeli bir ses ile çağlar
Billahi o neşe bu hazîn kalbimi dağlar
Ahfâdıma bilmem kalacak mı bu güzel yurt
Ruhum buna bin hasret ve hüsran ile ağlar
Hızla birkaç heykelin yanından geçtim. Okunuyordu ezan-ı Muhammedi. Her camiden ayrı bir ses yükseliyordu gönle sürur bir ahenkle. Asıl şimdi Üsküp’teyim, evimdeyim, vatanımdayım...
Bir şehri özel kılan nedir? Coğrafi konumu, nüfusu, gökdelenleri, borsası, tatil beldeleri, keşmekeşi midir? Modern çağın kriterlerine göre evet. Özellikle bir ülkenin başkenti bu özellikleri günümüzde fazlasıyla taşımak zorundadır! Ancak bu soruyu şu şekilde de sormak mümkündür: Bir şehri, şehir kılan nedir? Eksikliğiyle o şehrin de eksik kaldığı, varlığıyla şehre ruh katan unsurlar nelerdir? Soru doğru biçimde sorulursa cevap da açıklayıcı olacaktır.
Benim şehrimi, Üsküp’ü Üsküp yapan başta ecdat yadigârı eserlerdir. Camidir, handır, hamamdır, çarşıdır, kaledir, tekkedir, mescittir, bedestendir, köprüdür, çeşmedir, saat kulesidir, türbedir... Dahası ezandır, mevlittir, kandildir, selamdır, şiirdir, şuurdur, muhabbettir... Sayageldiğim bu nimetler şehri güzel şehir yapan, insanı güzel insan yapan unsurlardır. Onların varlığı hem şehre hem cemiyete yüzyıllardır ruh katmakta, onların eksikliği ise Üsküp’ümüzü dolayısıyla bizleri de mahzun kılmaktadır.
Meşhur seyyahımız Evliya Çelebi, Üsküp’ü “cennet bahçesi” ve “cihanın meramı” olarak tanımlar. Üsküp ahalisini ise güzel huylu, yüksek ahlaklı ve şenlikli olarak tarif eder. Burada yetişen meyve ve sebzelere methiyeler düzer. 17. yüzyılda Üsküp’te 120 camiden ezan yükseldiğini not düşer. Osmanlı zamanında inşa edilen camilerden maalesef yirmi kadarı günümüze ulaşabilmiştir. Rumeli’de son yüz yılda eserlerimiz, camilerimiz, mezar taşlarımız, yaşayan insanlarımız yüzken yirmiye, ona, beşe düşürülmüştür. Kocaman bir coğrafyaya taşıyla, toprağıyla, şiiriyle, mescidiyle, tarihiyle, kültürüyle velhasılı varlığıyla ruh veren bizler afetler, savaşlar, ideolojiler vs. bahane gösterilerek tarih sahnesinden tırpanlanmışız.
Şimdi, çiçekleri derilmiş bir bahçenin solmaya yüz tutmuş gülleri gibiyiz.
Değişen demografiye, modernleşmeye, çirkinliğe, keşmekeşe rağmen benim nazarımda Üsküp hâlen Türk’tür, Müslümandır. Sultan Murad Camii ve Mustafa Paşa Camii karşılıklı tepelerde bizleri selamlıyorsa, Murat Paşa Camii’nde Türkçe vaaz ve hutbe irad ediliyorsa, Üsküp Fatihi Yiğit Paşa’nın oğlunun yaptırdığı İshak Bey Camii ve torununun yaptırdığı İsa Bey Camii’nden ezanlar yükseliyorsa, Yahya Kemal Beyatlı’nın ilk şiir üstadı Şeyh Sadeddin Sırrî Efendi’nin meftun olduğu Rifâî Tekkesi’nde zikir sesleri devam ediyorsa, hanlarımız canlı, Üsküp Türk Çarşımız tıklım tıklım doluysa, Bedestenimizde ilim ve hayır işleri ifa ediliyorsa Üsküp hâlâ bizimdir, bizdendir.
Büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın merhum validesinin meftun olduğu İsa Bey Camii’nin avlusunda, altı asırlık çınarın gölgesinde dinlenirken bu beldeye Türk ve Müslüman ruhu üfleyen şehitlerimizi, gazilerimizi, âlimlerimizi, âriflerimizi ve şairlerimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle yâd ettim.
Yazının ve hissiyatımızın bir nevi özeti niteliğinde olan, Yahya Kemal’in gönlümüze huzur telkin eden şu mısraları okuyuculara emanet ediyorum:
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Bağlar'ın 4.sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın tüm sayılarını okumak için tıklayın.