“Göç Geçmişim, Türk ve Müslüman Kimliğim Sanatımın Kaynağıdır”
Perşembe, Mart 28, 2024Göç geçmişim, büyüklerimin anıları, tecrübeleri, fotoğrafları, hatıralarım, Alman kültürü, Türk gelenekleri ve en önemlisi Müslüman kimliğimin verdiği değerlerim, bana dokunan ve beni harekete geçiren her şey; kocaman, renkli ve bana özgü bir hazine... Bu hazine, bakış açımı, görme ve anlama şeklimi her anlamda etkiliyor ve böylelikle eserlerimin temelini oluşturuyor.
Betül Benan Arslanoğlu, 1995 yılında Almanya’nın Hannover şehrinde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini aynı şehirde tamamladıktan sonra Gottfried Wilhelm Leibniz Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun oldu. Eğitimine Hildesheim şehrinde grafik tasarımı lisans programı ile devam eden Arslanoğlu, eğitim süresi boyunca illüstrasyon alanında değişik projelerde yer aldı. Bitirme tezi kapsamında, dedesinin Almanya’ya göç hikâyesini Almanca ve Türkçe röportaj ve illüstrasyonlar ile zenginleştirdiği Mein Dede adlı kitabı fakültesi tarafından üstün başarı ödülüne layık görüldü. Bugün serbest tasarımcı ve illüstrasyon sanatçısı olarak çalışmalarını sürdürüyor.
SÖYLEŞİ: ECEM TUBA HIZARCI
1. Çizim yapmaya ilk ne zaman ve nasıl başladınız?
Çizim yapmayı çocukluğumdan beri çok seviyorum. Lisede en sevdiğim ders resimdi ama üniversite eğitimimi bu alanda alırsam iş imkânlarım kısıtlı olur diye düşünürdüm. Çizimi hobi olarak devam ettiririm düşüncesiyle ilgi alanım olmayan ve beni bütün öğrenciliğim boyunca zorlayan iktisat bölümünü okumaya karar verdim. Okuduğu bölümden bahsederken gözleri parlayan arkadaşlarıma imreniyordum. Tasarım eğitimiyse içimde hep bir ukde olarak kaldı. Lisans eğitimimi ilerletmiştim, yarıda bırakmak benim için bir seçenek değildi. Sabrederek devam ettim, ama bir yandan da sürekli sanat alanında uzaktan eğitim programlarını ve okullarını araştırıyordum. Okul bitmek üzereydi ve iş ilanlarına bakıyordum, fakat ilgimi çeken ilanların hepsi tasarım eğitimi gerektiriyordu. Hiçbirinin iktisatla alakası yoktu. Bunu fark etmemle birlikte hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim.
İllüstrasyona olan ilgimin ne boyutta olduğunu üniversite eğitimim boyunca farklı vesilelerle daha iyi anladım aslında. Farklı alanlarda derslerimiz oluyordu ama benim aralarında en keyif aldıklarım atölyelerde boyalarla, fırçalarla ve kalemlerle zaman geçirdiğim dersler oluyordu. Öyle olunca boş vakitlerimde de daha sık çizim yapmaya, eskiz defteri tutmaya ve sürekli yeni materyaller denemeye başladım.
2. Bir eser nasıl ortaya çıkar? Eserlerinizde; günlük hayatta şahit olduklarınıza ve deneyimlerinize yer veriyorsunuz. Günlük hayattan hangi kesitin eserlerinizde hangi şekilde yer alacağına nasıl karar veriyorsunuz? Eserlerinizin yolculuğundan bahsedebilir misiniz?
Çizimlerim için aldığım ilham kaynaklarım değişiyor. Bazen günlük hayatımda şahit olduğum bir an, bir şarkı, bir şiir ya da kitaptan alıntılar, bir muhabbet sırasında söylenilen bir cümle ya da sadece bir fotoğraf… Kısacası bana herhangi bir şekilde dokunan ve beni duygulandırıp düşündüren her şey ilham olabiliyor. Bunları bende çağrıştırdığı duygu ve düşünceler ile birlikte not alıyorum. Haftalarca, aylarca bu notları beklettiğim oluyor. Zihnimde bir fikir ya da bir motif oluşunca elime kalemi alıp eskizlere başlıyorum. Devamı da renklerle, desenlerle ve ufak tefek detaylarla geliyor.
3. Son yıllarda sanatın dijitalleşmesi hem övgü hem yergi alıyor, teknolojinin olanaklarından faydalanan bir çizer olarak siz ne düşünüyorsunuz? Sanallık ve dijitalleşme sizin sanat yaşamınızı nasıl etkiliyor?
Sosyal medya bu dijitalleşmenin önemli bir parçası. Doğru şekilde kullanıldığı takdirde, sanatçılar için çok faydalı olabileceğini düşünüyorum. Ben de serbest illüstrasyon sanatçısı olarak sosyal medya üzerinden birçok proje teklifi aldım. Okul süresi boyunca sosyal medya hesabımdan çalışmalarımı paylaşarak kendime ait dijital bir portfolyo ve bir kitle oluşturabildim. Bu meslekle geçimini sağlamak isteyen sanatçılar reklam yapıp bir network oluşturmak zorundalar. Bunun sayısız yolu var elbet, fakat sosyal medya içe dönük, içerik üretmekten zevk alan sanatçılar için daha uygun olabiliyor. Zor kısım sosyal medyayı hedefini şaşırmadan kullanabilmek. Amaç büyük bir kitleye sahip olmak değil de kendini geliştirip başarılı projelere imza atmak olmalı. Sosyal medya, beğeni ve takipçi sayıları ise bunun için bir araç. Bu hatırlatmayı kendime sürekli yapıyorum. Önemli olan ve beni zorlayan kısım bu konuda sağlıklı bir denge oluşturmak.
4. Artık yazarlar bazı karakterleri, manzaraları daha kolay canlandırmak için yapay zekâ kullanıyor. İlham perilerinin bulunduğu yerler değişti, sanatın yeni bir çağına girmiş olabilir miyiz? Yapay zekânın sanata bu kadar müdahil olması sanatçının yaratıcılığını öldürür mü?
Bir sanatçı olarak dijitalleşmenin getirdiği yeni imkânlardan haberdar olmak gerektiğini düşünüyorum. Yeni uygulamaları, teknolojik araçları ya da çalışma yöntemlerini takip etmek kesinlikle işimizi kolaylaştırıyor. Yeniliğe açık olup denemekten korkmadan sürekli keşfetmeli bence. Her sanatçının kendine özgü bir çalışma usulü var elbet. Yapay zekâyı ne derece çalışmalarımıza dâhil edersek, o derece de yaratıcılığımızı etkiler. Bu sınırları, her sanatçının kendi hedeflerini, tarzını ve izlemek istediği yolu göz önünde bulundurarak belirlemesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan her şeyin bu derece dijitalleştiği, belki de sıradanlaştığı bir dönemde geleneksel çalışıp kendine özgü bir tarz yaratabilmek daha çok kıymetleniyor.
5. Yurt dışında yaşayan, çok kültürlü ve çok dilli biri olmak sanatınızı nasıl etkiliyor, eserlerinize nasıl yansıyor?
Göç geçmişim, büyüklerimin anıları, tecrübeleri, fotoğrafları, hatıralarım, Alman kültürü, Türk gelenekleri ve en önemlisi Müslüman kimliğimin verdiği değerlerim, bana dokunan ve beni harekete geçiren her şey; kocaman, renkli ve bana özgü bir hazine oluşturuyor. Bu hazine, özellikle sanatım için tarifsiz değerde bir zenginlik. Bütün bunlar bakış açımı, görme ve anlama şeklimi her anlamda etkiliyor ve böylelikle eserlerimin temelini oluşturuyor.
6. Çizimlerinizde “pembe yanakları” sıklıkla görüyoruz. Sanatçının kendine has, bakınca onu hemen tanıyabileceğimiz simgelerinin olması da bir imza değil midir? Sizin imzanız da “pembe yanaklar” mı?
Sanatçının kendine özgü simgeleri, eserlerini diğerlerinden ayırt etmemize ve onu hemen tanımamıza yardımcı olan bir imza niteliği taşır. Belirli bir renk paleti, kompozisyon, bir açıyı ya da malzemeleri kullanma şekli de bir tür simge olabiliyor. Bu simgeler, sanatçının tarzını, duyarlılıklarını ve benzersiz ifadesini yansıtarak bir tür kimlik oluştururlar. Bu sayede izleyiciler, o sanatçının eserlerini gördüklerinde onu hemen tanıyabilir ve ona özgü sanat dünyasını keşfetmeye başlarlar. Sanatçının imzası, sadece teknik yeteneklerinin değil, aynı zamanda yaratıcılığının ve özgünlüğünün bir ifadesidir. Evet, kullandığım pembe yanaklar da kullandığım simgelere dâhil.
7. Sosyal medyada paylaştığınız bir eserde Hermann Hesse’nın şu alıntısına yer vermişsiniz: “Çiçekler kokularını ve tohumlarını çevreye saçarlar; çünkü birbirlerine ulaşmak isterler ama bir tohumun konması gereken yere varması için çiçek bir şey yapamaz, bu rüzgârın işidir, o nasıl isterse, nereden isterse öylece gelir, eser, gider.” Sizin Lale Koleksiyonu’nu başlatma sebebiniz nedir? Sizin lalelerinizin yolculuğu nasıl devam ediyor?
Uzun zamandır laleye özel bir hayranlığım vardı, ancak lalenin İslam’da ve Türk şiirinde yorumlanmasına ilişkin röportaj ve makaleler okuduktan sonra bu çiçek türüne daha özel bir ilgi duymaya başladım. Lalenin Avrupa’da yayılma hikâyesi ve bu çiçek türünün isimlendirilmesi, ilk dijital illüstrasyonum için ilham kaynağı oldu. Dijital eserlerimde her ne kadar belli olmasa da çiçekleri, özellikleri laleleri çizmeyi çok seviyorum. Eskiz defterlerimin sayfaları lale çizimleri ile doludur mesela. Çiçekleri çizmek, şekillerini, renklerini ve dokularını çizerken incelemek beni her anlamda dinlendiriyor. Hâliyle yeni kompozisyonlar ve renk paletleri için fikirlerim tükenmiyor ve koleksiyonum zamanla büyüyor. Belki bir gün bütün lale eserlerimi sunabileceğim bir sergim olur, nasip.
8. Sanatçı sadece kendisi için mi eser üretir, yoksa toplum için bir amacı olmalı mı? Neden sanatla ilgilendiğinizi bir alıntı ile ifade isteseniz, bu hangisi olurdu?
Bence sanatın kendisi özgürdür. Hem algılarında hem de sanatın yaratımında sınırları belirleyen insanlardır. İnsanların hangi sınırlara uymak isteyip istemedikleri kendilerine bağlıdır. Sanatsal özgürlük, kişinin kendi sınırlarını tanımasında, bireysel çerçeveler oluşturmasında ve kendi değer sistemlerini tanımlamasında yatar. Sadece bu özgürlüğün farkına varmak, onu aramak ve onun için çabalamak gerekir. Sanatsal özgürlük bu nedenle bu farkındalıkta ve uğruna harcadığınız çabanın içerisinde gizli. Kim ve ne için bir sanat eseri ürettiğimiz de bu özgürlüğün içerisinde.
9. Takip ettiğiniz, ilham aldığınız, motivasyonunuzu artıran sanatçılar var mı?
Severek takip ettiğim birçok sanatçı var. Bunların arasında çok fazla çocuk kitabı çizeri mevcut. Özellikle birbirinden değişik materyaller kullanan, geleneksel ve dijital malzemeleri bir araya getiren sanatçıların çalışmalarını büyük merakla takip ediyorum. Aynı zamanda fotoğraf sanatçılarını da büyük ilgiyle takip ediyorum. Sanatçıların kendine has estetik anlayışı, ışığı ve renkleri kullanma şekli ya da kompozisyonları bana çizimlerimde sık sık ilham oluyor.
10. “Türkçemin Hikâyesi” adında bir projeniz var, bize biraz bu projeden bahsedebilir misiniz? Sizin Türkçe hikâyenizden söz edelim. Türkçe ile bağınız nasıl?
2021 yılında Türkçe ile ilgili anılarımı, duygularımı ve düşüncelerimi “Türkçemin Hikâyesi” başlığı altında resimledim. İllüstrasyon serisi Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından Türk Diasporası Medya Ödülleri yarışmasında yeni medya kategorisinde en iyi çalışma olarak ödüllendirildi. Şimdi ise “Türkçemin Hikâyesi”ni Türk diasporasının hikâyeleri ve anılarıyla büyütmek istiyorum. Projenin amacı, Türk diasporasının çocuklarının ve gençlerinin ana dillerini öğrenirken ve günlük yaşamlarında kullanırken yaşadığı zorlukları ve duygularını yaratıcı bir şekilde tasvir etmek. Bu zorlukların ana dilimize gösterdiğimiz ilgiden kaynaklandığını düşünüyorum.
Türkçemiz sadece bir iletişim aracı değil, kültürümüzün de vazgeçilmez bir parçası. Ana dilimiz; tarihimizi anlatan, birliğimizi oluşturan ve geleceğimizi şekillendiren, sahip çıkmamız gereken atalarımızın bize mirası. Aynı zamanda ana dilimizi muhafaza etmek Türk diasporası olarak karşı karşıya olduğumuz en önemli zorluklardan biri. Her yeni nesille birlikte ana dil yetkinliğimizin azaldığını hepimiz gözlemleyebiliyoruz. Bu çerçevede, Türk diasporası olarak ana dilimiz ile ilgili benzer yollar izlediğimizi, sorunlarımız ve duygularımızın ortak noktada buluştuğunu göstermek istiyorum.
11. Kelimeler, alıntılar eserlerinize eşlik ediyor. Edebiyat ve resim arasındaki ilişkiyi nasıl tarif edersiniz? Bu ilişki sizin için ne ifade ediyor?
Kelimeler, şiirlerden ya da kitaplardan alıntılar sıkça eserlerime eşlik ediyor. Edebiyat ve resmin birbirini tamamlayabildiğini düşünüyorum. Kelimeler, resimlerin içindeki duygulara derinlik katarken, resimler de kelimelerin anlatamadığı hisleri, atmosferleri görsel bir dille ifade edebiliyor. Aslında her sanat alanı birbirini tamamlıyor. Ne kadar fazla sanat dalını dengeli bir şekilde bir arada kullanabilirsek, eserler o kadar farklı ve fazla bir boyut kazanıyor. Edebiyat ve resim arasındaki bu etkileşim, kendi sanatsal ifademde bir çeşit köprü görevi görüyor. Kelimeler, soyut veya karmaşık duyguları açıklamama yardımcı olabilirken, resimler görsel bir dil kullanarak izleyiciyle daha doğrudan etkileşim kurmama imkân tanıyor. Birleştirilen edebî öğeler, eserlerimin altında yatan düşünsel derinliği artırarak izleyiciyi daha fazla düşünmeye teşvik ediyor. Bu şekilde, sanatım aracılığıyla anlatmak istediğim hikâyeleri daha etkili bir şekilde iletebiliyorum.
12. Sevdiğiniz birkaç alıntıyı bizimle paylaşır mısınız?
Nereye gidersen git, heybene gönül doldur
Bir kovan parçalama bir parmak acı bal’a!
Yontuldukça yer kapla ve her zaman güzel kal,
Temiz ol, fazlanı at, eksiğini tamamla
Azıksız çıkma yola!
Bahaettin Karakoç, “Azıksız Çıkma Yola”
Uzaklaştırma yaklaştırma içindir. Ayrılık buluşmaya doğrudur. Yitirme bulma arzusunu uyandırır. Gurbette söylenir sıla şarkısı.
Sezai Karakoç, Yitik Cennet
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Şeyh Galib
Görmek isteyenler için her zaman bir çiçek vardır.
Henri Matisse
13. Türk diasporası hakkında farklı çalışmalarınız var, Strazburg Kültür Expo Fuarı’nda “Yüzler” eseriniz sergilendi ve çok beğenildi. Biraz bize bu eserden bahsedebilir misiniz?
Türk diasporası olarak farklı ülkelerde, birbirinden farklı alanlarda, çeşitli başarılara imza atıyor ve parçası olduğumuz toplumların içerisinde güzel izler bırakıyoruz. Geçtiğimiz aylarda Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı desteği ile bu başarı hikâyelerine imza atan değerli isimleri araştırıp resmetme imkânım oldu. Bilim, kültür, sanat, siyaset, girişimcilik gibi alanlarda üstün başarılara imza atmış, Türk diasporasının ilham veren 100 etkili ismini kapsayan bu proje, ilk defa Yurtdışı Türkler Bienali etkinliğinde Strazburg’da sergilendi. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yayımlanması sebebiyle özel bir anlam kazandı.
İlk büyük projemin ve ilk sergimin benim de bir parçası olduğum Türk diasporası üzerine, Türkiye’min desteği ile gerçekleşmesi benim için çok kıymetli. “Yüzler” kendimi geliştirmeme, çok değerli insanlarla çalışmama ve güzel anılar biriktirmeme vesile oldu.
14. Victor Hugo, Notre Dame’ın Kamburu ’nda “Her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister.” diyor. Sizin için iz bırakmak nedir? Bir sanatçı olarak amacımız iz bırakmak mı olmalı?
Bir insanın, belki bir duygusuna ya da düşüncesine tercüman olarak o insana hoş bir şekilde dokunabilmek diyebilirim. Güzeli yaymak, ümitli olmaya teşvik etmek. “Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.” Bir çizim bir insanın yüzünde beliren bir tebessüme neden olabiliyorsa, hoş sadâ bırakabiliyorsa, elbet izi kalır. Bunu başarabiliyorsam eğer, ne mutlu bana.
15. Sanat bir araç olarak kullanılabilir mi? Sizce bir eserde doğrudan mesaj verilmeli mi? Yoksa eserimiz daha örtük, sanatla hemhâl olanların anlayabileceği mesajlar mı içermeli?
Evet, sanat bir araç olarak kullanılabilir. Bir eserin doğrudan mesaj vermesi veya daha örtük, sanatla hemhâl olanların anlayabileceği mesajlar içermesi, sanatın çeşitli işlevlerini yansıtır. Bazı sanatçılar, eserlerinde net bir mesaj iletmeyi tercih eder ve izleyicilere belirli bir düşünce veya duygu hakkında açık bir yönlendirme sunarlar. Diğer sanatçılar ise eserlerini daha soyut ve örtük bir şekilde oluşturarak izleyicilere kendi deneyimlerine dayalı özgün yorumlar yapma özgürlüğü tanırlar. Sonuçta, bu iki yaklaşım da mümkün ve her sanatçı kendi tercihine göre eserlerini şekillendirme özgürlüğüne sahip.
16. Telve yazarlarına ilham verecek üç eser önerebilir misiniz?
• The Art of Conversation, René Magritte (1950)
• İftar Sofrası, Üsküdarlı Hoca Ali Rıza (1919)
• The Castle, Jorge Méndez Blake (2007)
17. Sizin gibi illüstrasyona ilgi duyan, henüz yolun başındaki arkadaşlara ne tavsiye edersiniz?
Naçizane tecrübem ve aldığım en büyük tavsiye, başlamak. Çizime ilgi duyanların bol bol resim yapıp, farklı malzemeler deneyip kendilerini ve çizgilerini keşfetmelerini tavsiye ederim. İlgi alanları ne olursa olsun, o alanda başarılı insanların hikâyelerini okusunlar. Bu, gayretlerinin artmasına ve hedeflerini belirlemelerine yardımcı olacaktır. Farklı ilham kaynakları kişinin kendi çizgisini oluşturmasına kesinlikle olumlu etki ediyor. Fikirlerini ve ilham kaynaklarını daima biriktirerek kendilerine özgü bir koleksiyon oluştursunlar. Böylelikle zihinlerinde yeni fikirler için yer açmış olurlar. Yoğunluk içerisinde en güzel fikirler bile bazen unutulabiliyor çünkü.
Kendime de sık sık hatırlattığım bir başka husus, kendimi Başkalarıyla kıyaslamamak. Denemekten, başaramamaktan korkup kendilerini kısıtlamasınlar. Ben de ilk mülakatta tasarım bölümüne kabul edilmedim. Reddedilmem bir daha denememe mâni olmadı, hatta daha gayretli olmama vesile oldu. Hevesimin kalmadığı zamanlar oluyor. Bence önemli olan sevdiğin bir şeyi yaparken tattığın lezzeti hatırlamak, hedeflerini ve hayallerini diri tutup gayretini kaybetmemek.
18. Son olarak Betül Benan Arslanoğlu’nun gelecek projeleri nelerdir?
Hayata geçirmek istediğim birçok proje var. Bunlardan bazıları benim için ayrı bir önem ve anlam taşıyor. En büyük hedefim kendimi her anlamda geliştirebilmek. Kendi duygularımı ifade ederken, başkalarının duygu ve düşüncelerine de tercüman olabilmek. Çalışmalarımla umutlu, hoş bir iz bırakmak istiyorum.
Telve'nin 11. sayısını okumak için tıklayınız.
Telve'nin tüm sayılarını okumak için tıklayınız.