Paris’te Bir Türk Bakkalı – Lütfü Bilgen
Pazartesi, Ocak 2, 2023Avrupa'da yaşayan Türklerin helal gıda ve yiyecek sorununa Paris’te ilk Türk bakkalını açarak çözüm sunan Lütfi Bilgen; röportajında Türk bakkalını açma hikâyesinden, yabancıların o dönem yaşadığı zorluklardan, kültürel farklılıklar sebebiyle Fransızlar ile yaşadığı ilginç diyaloglardan ve Fransa’daki ilk cami derneği kuruluşundan bahsediyor.
YTB: Lütfi Bey sizi biraz tanıyabilir miyiz?
L.B: İsmim Lütfi Bilgen, Balıkesir Savaştepe, 1956 doğumluyum. Savaştepe Öğretmen Lisesi mezunuyum, 2 ay öğretmenlik yaptım.
YTB: Fransa’ya geliş hikâyenizden ve kaldığınız bölgeden bahseder misiniz?
L.B: O dönemler Etibank, Sümerbank, PTT gibi kurumların burs sınavları vardı. PTT Genel Müdürlüğü’nün sınavını kazanarak devlet burslusu olarak 1974 yılının Kasım ayında Fransa’ya geldim ve geldiğimde tek kelime Fransızca bilmiyordum. Öğrenci müfettişimiz Asaf Bey, Fransızcayı aksansız konuşabilmem için beni Tours şehrine gönderdi. Fransızcayı buradaki dil okulunda öğrendim. Daha sonra Paris şehrine geldim ve Telekomünikasyon İdareciliği adlı bölüme yerleştirildik. Türkiye’den beş kişi geldik, geldikten sonra okulun lisansüstü bir okul olduğunu öğrendik ve bu yüzden üniversiteye yönlendirildik fakat öğrenci müfettişimizin çabasıyla okulun hazırlık sınıfına kaydolduk ve bir sınava tabi olduk. Bu sınav sonucunda 5 kişiden sadece ben okula girebildim ve diğer arkadaşlar üniversiteye devam etmek durumunda kaldı.
Okulu bitirdikten sonra Sorbonne’da İşletme üzerine yüksek lisans yaptım. 1980 yılında okulu bitirdim. Sorbonne’da doktora yapmak için Fransa’da kaldım. Bu süreçte evlendim, çocuklarım oldu. Eşim Cezayir asıllı, geleneksel Çin doktorluğu konusunda doktorası var. Kızlarımdan birisi Strazburg’da eczacı, diğer kızım atom mühendisi olarak çalışıyor. Türkiye’ye dönüşte mecburi hizmet yapmam gerektiği için bunun bedeli olarak bir miktar para ödedik. Bu sürecin ardından Fransa’ya yerleşmiş oldum.
YTB: Paris’te bir dükkân açma fikri nasıl ortaya çıktı, daha önce böyle bir deneyiminiz var mıydı?
L.B: Paris o dönemler Türkler açısından çok politize bir yerdi. FİTÖP diye bir öğrenci derneği vardı ancak fikir ayrılıklarımız nedeniyle ben oraya gidemiyordum. Bu yüzden, birkaç arkadaş bir araya gelerek birlikte bir şeyler yapmak istedik. Paris’teki Türk işçilerin organize olduğunu fark ettik. Karadenizli işçilerin bir derneği vardı, onlarla tanıştık ve Fransızca bildiğim için evrak işlerini ben yapardım. Buradan ayrılan bir grup işçi, ikinci bir dernek daha kurdu o yıllarda ve onlara da yardımcı oldum. O dönemde Türk gıda maddelerine ve helal ete ulaşmakta zorluk yaşıyorduk. Dernekte bir şirket kurarak bu ihtiyacı gidermek fikrini ortaya attım. Hemen bir limitet şirket kurmak için çalışmalara başladık ve bir tüzük hazırladık. Şirketi 35 ortakla kurarken, her işçi 3500’er mark (2 aylık maaşları) para koydu. FRATİŞ (Fransa-Türk İşçi Şirketleri) adında bir şirketti. Bu tarihlerde, Paris’te sadece Ermenilerin bakkalları vardı, Türkler peynir, sucuk vb. ihtiyaçlarını Ermenilerden alırdı. İlk defa helal et satan hem kasap hem de market şeklinde bir yer açtık. Çalışanlar da demiryollarında çalışan işçilerdi, bir de Türk kasap bulduk. Dükkân açılınca Paris’teki Türkler bunu duydu ve ciddi kuyruklar oluşmaya başladı. Bizden sonra birçok bakkal/kasap açılmaya başladı.
YTB: İkincisi ne zaman açıldı?
L.B: Bizden iki sene sonra açıldı.
YTB: Dükkân açma prosedürleri kolay mıydı, yerel makamların tavrı nasıldı, neler yaşadınız o dönem?
L.B: O tarihte yabancıların iş yeri açması yasaktı Fransa’da. Bizim aramızda da hepimiz Türk vatandaşıydık. Bunun için iki tane Fransız vatandaşı bulduk ve onların adına açtık şirketi. Bu kişileri idareci olarak gösterdik (saman adamlar). Mitterand döneminde yabancılara yöneticilik hakkı verildi ve idareciliğini ben üstlendim. Yerel yönetimden herhangi bir olumsuz tepki almadık. 10. Paris Belediyesi’nin tam karşısındaydı iş yerimiz. Dernek de o sokaktaydı, Fransızlarla da çok olumlu ilişkilerimiz vardı. Yabancı düşmanlığı vs. o dönem yoktu. Fransızlardan şöyle bir “şikâyet” aldık ve dediler ki biz sizden çok memnunuz ancak sizin bir âdetiniz var, onu garipsiyoruz; siz Türkler tuvalette su içiyorsunuz! Türkler tuvalete giderken ellerinde bir şişe suyla gidiyor… Bu tarz yanlış anlamalar olabiliyordu. Fakat gerçek anlamda bir şikâyet almadık.
Şimdilerde Fransızlar ön yargılı ve temkinli yaklaşıyorlar, toplumlar arasında eski sıcaklık mevcut değil.
Eskiden Paris’te Türk Kulübü diye elit bir oluşum vardı. Sonradan Türkiye’de TSE Başkanlığı da yapan Kemal Efendioğlu adında birisi vardı. O dönemde Paris’te diplomattı kendisi ve bu kulüpten bahsetti ve kulübün başında Tosunyan adında bir Ermeni olduğunu belirtti. 50-60 kişi bir anda üye olarak çoğunluğu ele geçirdik ve derneğin kapanmasına yol açtık. Tosunyan da Türkiye dostu birisiydi.
YTB: Ürünleri nasıl temin ediyordunuz, çeşitliliği sağlayabildiniz mi?
L.B: O dönemde, çok fazla Türk’ün yaşadığı Strazburg’da Petit Bazaar adlı bir toplantı şirketi vardı. Almanya’dan gelen Türk ürünlerini çeşitli bölgelere dağıtıyordu. Şirket olarak Türkiye’den kamyonla peynir, bakliyat vb. ürünleri temin ettik. Öğrenciyken de sarımsak getirmiştim ancak yolda filizlendiği için Fransa’da imha etmek zorunda kaldık. Almanya’dan da doğrudan mal gelebiliyordu, Gazi sucukları vs. gibi.
Bir de Besim Üstünel diye bir beyefendi vardı. Tukaş Konservelerinin Fransa temsilcisi olan, vatan sevdalısı birisiydi. Fransa’ya konserve, helva, lokum gibi ürünler getirip Fransız marketlere satardı. Onun da bize çok katkısı oldu ürün temininde. Hayalinde Champs-Élysées caddesinde bir Türk evi kurmak vardı.
YTB: Helal gıda konusunda zorluklarla karşılaştınız mı?
L.B: Et konusunda Araplar çok organizeydi ve onlardan temin ediyorduk. Bir süre de Yahudilerden et aldık. Diğer helal gıdaları da temin etmeyi başardık.
YTB: Fransa’daki Türk toplumunun ve resmî görevlilerin tepkisi nasıl oldu, ne gibi destekler verdiler?
L.B: Türk toplumunun ciddi bir ilgisi oldu, uzun kuyruklar söz konusu oldu. Büyükelçilik ve Başkonsolosluk personeli de bizden temin ediyordu ürünleri.
YTB: Dükkân neden kapandı?
L.B: Bizden sonra çok fazla yer açıldı ve bizim arkadaşlarımız profesyonel değildi. Örneğin; bir müşterinin bahşiş bırakmasına tepki gösteren kasa personelimizi uyarmak durumunda kaldık (gülüyor). 2-3 yıl sonra dükkânı kapatmaya karar verdik, dükkânı satın alan kişiler tekstil atölyesine çevirdi. Dükkân, misyonunu tamamlamıştı, önemli bir yol açmıştı.
YTB: Fransızlar veya diğer milletlerden vatandaşlar da alışveriş yapıyor muydu?
L.B: Elbette, en çok lokum ve helva alırlardı. Yaprak dolması, biber dolması, karnıyarık gibi ürünleri alırlardı. Bu arada, o dönemde Gaziantepli Durdu Usta da ilk restoranı açarak, Paris’e Türk kebabını tanıtan usta olmuştu.
YTB: Anlatmak istediğiniz bir anınız var mı?
L.B: O dönemde Bulgaristan’da yaklaşık 100 bin Türk sürgün edilmişti. Paris’teki Milli Görüş Camii ile de irtibata geçmiştik, Türk Federasyonunu ben temsil ederken, Milli Görüşü Mustafa Doğan temsil ediyordu. 7 bin kişiyi toplayarak Bulgar Konsolosluğuna yürümüştük. 22-23 yaşındaydık o dönem. Siyah çelenk koymaya karar verdik, siyah çiçek olmadığı için boyayla çiçekleri boyamıştık. Market işletmenin vermiş olduğu avantajı kullanmıştık bu kadar insanın toplanmasında. Bulgarlar, oldukça şaşırmıştı.
Ermenilerin organize ettiği bir patlamadan sonra ortaya çıkan ASALA tarafından hazırlanan suikast listesinde benim de adım vardı. Benimle birlikte birkaç dernek başkanı ve diplomatın da adı vardı. Biz bunu gazetelerden öğrenmiştik. Aslında Paris Başkonsolosluğumuzda bekleyen görevli bile Ermeni’ydi. İlişkiler sonradan bozuldu.
YTB: İlk Cami Derneği’nin kuruluşu nasıl oldu?
L.B: Buradaki öğrenci ve bürokratlar ki sonradan Diyanet İşleri Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı yapmış kişiler de vardı içlerinde, Cuma namazları için Arapların kurmuş olduğu camilere giderlerdi. Daha sonra, şimdi de Millî Görüş Camisi olan yer tutuldu ve ilk olarak orada açıldı. Takvim satarak bir gelir oluşturduk ve masrafları karşıladık. Akabinde, Süleymancılar bir cami açtı. Ülkücüler de derneğin bir kısmını mescit olarak kullanıyordu. 75 yılında ilk Türk Federasyonu derneklerini açan da Mesut Anıl Cemiloğlu’dur. Dernekler farklıydı ancak millî konularda bir aradaydık.
1974 Kıbrıs Harekâtına ilişkin, Paris’teki bir yüksekokulda bir program düzenlenmişti. Biz 10 kişi olarak Yunan öğrencilerle vs. münazara etmek için katılım sağladık bu programa.
Sonradan, bir Türk Bankası açıldı, İş Bankası açıldı, kapandı vs. Bir Türk bankasının açılması hâlâ Türk toplumunun önemli bir isteği.
YTB: Hâlihazırda ne gibi faaliyetlerle meşgulsünüz?
L.B: Şu anda iş hayatıma emlak sektöründe devam ediyorum. Bir yandan da eski yoğunlukta olmamakla beraber Kültür Merkezleri Birliği’ndeki görevim devam ediyor.
YTB: Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
L.B: Ben teşekkür ediyorum.