Tren Sesi
Pazartesi, Eylül 25, 2023Zamanın kıymeti bilinmiyor. Kol saatlerinin en güzeli antika olanlar. Saatin eski olması, insana zamanın taze olmadığını ve her geçen gün bayatladığını hatırlatıyor.
Gümülcine/ Tren İstasyonu
Takvimler şubat ayını gösteriyor. Dağların etekleri beyaza boyanmış. Yazın yeşili, kışınsa beyazı bir başka güzeldir. Tren sesi işitildiği vakit ya bir seyahate çıkılıyordur ya da bir memleket ayrılığı vardır. Büyüklerin eskiden kahverengi veya siyah renkte deri bir bavulu olurdu. O bavulların içine birkaç parça eşyalarıyla birlikte mühim fotoğraflarını koymayı ihmal etmiyorlardı. İnsan eski zaman eşyalarının arasında hep daha mutlu olur. Gaz lambaları, nahif desenli kahve fincanları, dantelli battaniyeler, ince kordonlu antika kol saatleri…
Zamanın kıymeti bilinmiyor. Kol saatlerinin en güzeli antika olanlar. Saatin eski olması, insana zamanın taze olmadığını ve her geçen gün bayatladığını hatırlatıyor. Gümülcine’de trenin gelmesini beklerken yaşlı bir amca ve eşiyle tanış olduk. O da antika saatlere, siyah beyaz fotoğraflara meraklıymış. Kolunda eski model kahverengi deriden yapılmış bir saat vardı. Giyimi oldukça özenliydi. Siyah bir takımının ve cepkenindeki köstekli saatin vermiş olduğu görünüm gayet hoştu. Kendisine tren yolculuğunda eşi eşlik ediyordu. Âkif Bey’in eşinin ismi Süheyla’ymış. İkisi de oldukça kibar. Hem üslupları yerinde hem de kılık kıyafetleri. Süheyla Hanım uzun bir kabanın içine kırık beyaz renkte bir etek ve aynı renkte gömlek giymiş. Eşarbının ucunu inci motifleriyle süslenmiş küçük bir broşla tamamlamış. Duruşu ve gülüşüyle ne kadar nahif bir kişiliğe sahip olduğu her hâlinden belli. Bulunduğumuz yerin karşısında bir bank vardı. Banka oturup treni beklemeyi teklif ettim. Oturduğumuz yer Gümülcine Tren İstasyonu’nun sanki en güzel yeriydi. Bunun sebebi mekân mıydı yoksa yan yana oturduğum kişilerin nahifliği miydi bilemedim. Kol saatime bir göz attım trenin gelmesine yaklaşık bir saat vardı. İstasyonun içindeki kantinden birer kahve alıp tekrar yanlarına gittim. Âkif Bey eline bir kitap almış sayfalarını aheste aheste çeviriyordu. Okuduğu kitap, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabıydı. İlkin şaşkınlığımı gizleyemedim. Tanışmamızın başında Âkif Bey pek kitap okumayı sevmediğini söylemişti. Şaşkınlığım geçince, kitap okumayı sevmiyorum demesinden kasıt olarak her yazarın kitabını sevmediğini anladım. Sabahattin Ali’nin tüm eserlerini defalarca okumuş. Ona Sabahattin Ali’nin aslında Gümülcineli oluşundan bahsettim. Çok hoşuna gitti ve hemen ardından Süheyla Hanım bana bir takım sorular sordu. Biz kitaplardan bahsedip kahvelerimizi yudumlarken cebimde bir fotoğrafın olduğunu hatırladım. Nedense bir yolculuğa çıkarken aile fotoğrafımı yanımda götürmek veyahut ailemden birinin fotoğrafını yanımda taşımak bana kendimi hep iyi hissettirir. Bir an gözüm fotoğrafa daldı. Onlar da merak etmiş olacaklar ki fotoğraftakilerin kim olduğunu sordular. Sağ baştan saymaya başladım. Çekirdek ailemin fotoğrafını pek bir beğendiler. Âkif amca fotoğrafların ardındaki zamandan şöyle bahsetti:
“Fotoğraflar, hareketli olmamasına rağmen zihni yolculuklara çıkarmaya yetiyor. Ellerle dokunulan şey sanki kâğıttan bir parça değil de üzerindekiyle beraber bir hatıradan, yaşanmışlıktan daha fazla. Fotoğraftaki hareketlilik zamandır. Saatlerdeki yelkovanın etrafında bir tur yapması bir saati doldurur. Akrebin de etrafında bir tur dönmesi bir günü tamamlar. İnsan ömrü de tıpkı bir saatin işleyişi gibidir. Bir an gelir ki doğarsın, doğumundan sonra akrebin bir tur dönmesi dünya hayatında birinci gününü tamamlar. Zamanla o günler kendini senelere bırakır. Artık zamanı telefondan değil kol saatinden takip etmek istersin. Sessiz bir ortamda saatin ‘tik tak’ sesleri daha da belirginleşir. Saatin işleyişi hayatın işleyişiyle alakalıdır. İnsan, bir günün tamamlanmasını bir ömrün tamamlanmasıymış gibi bekler ve farkında değildir. Her geçen gün ömrümüzden eksilen bir gündür. Her dolan saat, bir günün tamamlanmasını hızlandırır. Zamanın önemi de budur. Saatler hüznüyle ilerledikçe, ağır bir kâbusu andıran gece arttırır ruhunun dinmez yasını."
Bağlar'ın 3. sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın 2. sayısını okumak için tıklayın.
Bağlar'ın ilk sayısını okumak için tıklayın.