Türk Dilinin Ustası: Yunus Emre

Cuma, Mart 22, 2024

Yunus Emre hakiki bir âşıktır. Hem etrafındaki bütün insanları Yaradan’dan ötürü sevmektedir hem de Allah’a samimi ve çıkarsız büyük bir sevgiyle bağlıdır. Çünkü Yunus, dünyadaki tüm varlığın özünde Allah’tan bir yansıma olduğunu anlamıştır ve bu da onun Allah’a duyduğu sevgiyi daha da beslemiştir.

Dil öğrenimi anne karnındayken, yani insan henüz dünyaya gelmeden başlar. Kişilerin toplum içinde bir arada yaşayabilmesi için iletişim gereklidir. İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilmesi için de aynı dili bilmeleri gerekir. İnsanlar anlamak, anlaşabilmek, duygularını paylaşmak ve kendilerini ifade etmek için ortak bir dile ihtiyaç duyarlar. Öyle ki bir toplumdaki insanlar ortak bir dilleri olmadan millet olamaz.

Türk dilinin ustası Yunus Emre, Türk dilinin gelişmesi yolunda büyük bir rol üstlenmiştir. Kendisiyle aynı dönemde yaşayan Mevlânâ şiirlerini Farsça yazarken; Yunus Emre, şiirlerini duru bir Türkçe ile söylemiştir. Elbette dünya üzerindeki bütün diller aynı derecede kıymetlidir, hiçbiri diğerinden daha üstün değildir. Diğer yandan bir dilin gelişmişliği, o dili konuşan milletin edebî ve kültürel açıdan gelişmişliğinin de göstergesidir. Yunus Emre’nin şiirleri de Türk dilinin asırlar öncesinden günümüze kadarki gelişimine önemli ölçüde hizmet etmiştir.

Bir Hakk âşığı olan Yunus Emre, şiirlerinin temeline Allah ve insan sevgisini yerleştirmiştir. Henüz ilk bakışta şiirlerindeki coşkulu ilahi aşk hissedilir. Çünkü Yunus Emre karşılık beklemeden Allah’ı ve O’ndan bir tecelli olduğunu söylediği bütün mahlûkatı sevmiştir.

İnsanların en çok ihtiyaç duyduğu ve aradığı şey şüphesiz gerçek bir aşk ve sevgidir. Günümüzde dahi insanların çoğu gerçek aşkı bulmaya çalışır. Yunus Emre de şiirlerinde onu ilahi aşka ulaştıran, yani ona hakiki aşkı bulduran serüvenini dile getirmekte ve aslında gerçek aşkın ne olduğunu tanımlamaktadır. Bu yüzden de şiirleri bugün bile herkes üzerinde çok tesirlidir. Bu anlamda Yunus Emre’nin şiirleri; dünyaya ne için geldiğini, burada ne yapması veya hayatı nasıl yaşaması gerektiğini bilmeyen, bir sorgulama içinde olan insanları etkili bir yolculuğa davet eder. Yunus Emre, dünya hayatının gayesini, insanın burada olmaktaki maksadını şiirlerinde o kadar samimi ve dokunaklı bir biçimde anlatmıştır ki bugün hâlâ şiirlerindeki coşku, insanları kendinden geçirmektedir ve bu durum muhtemelen yüzyıllar sonra da aynı olacaktır.

 Türkçe’nin 13. yüzyıldaki en güçlü şairi Yunus Emre, şiirlerinde Allah aşkının yanı sıra peygamber sevgisi, insan ve insanlar arası ilişkiler ve ölüm gibi temalara da çokça yer vermiştir. İlahi aşkı, peygamberleri sevmeyi, insanları sevmeyi ve onlara karşı merhametli olmayı makamların en yüksek seviyesine ulaşmak olarak görmüş, kendisi de hayatı boyunca bu çaba içinde olmuştur.

Ben yürürem yane yane

Aşk boyadı beni kane

Ne akilem ne divane

Gel gör beni aşk n’eyledi

Yunus’un, Allah sevgisini içten bir dille anlattığı bu dörtlük, en çok bilinen ve sevilen bir şiirine aittir. Tasavvuf anlayışına göre insanların bu dünyadaki amacı Allah’ı hakiki manada bilmek ve ona yönelmek olmalıdır. Çünkü aslında bütün varlığın özünde bir şekilde Allah’a ulaşma arzusu vardır. Yunus Emre de bu ilahisinde aşkı bulma yolunda içine düştüğü durumu tarif etmektedir. Allah’ı ararken ne kadar çok çile çektiğini söylemektedir. Allah’tan uzak olduğu için ilahi aşk özlemiyle gözyaşları kanlı akmaya başlamış ve başında akıl da kalmamıştır.

1240’ta Anadolu topraklarında doğup büyümüş ve ünü sınırları aşıp dünyaya yayılmış Yunus Emre, bu coğrafyada yaşayan insanların kültürünü ve hayat tarzını; İslam kültürüyle bir araya getirmek gibi önemli bir iş başarmıştır. Dolayısıyla bu yazıda Yunus Emre hakkında anlatılanlar her açıdan çok zayıf kalacaktır. Çünkü Yunus, söyledikleriyle insanların kalplerine dokunmuş ve içlerinde manevi kapılar açtırmayı başarmış bir şahsiyettir. İnanıyorum ki Yunus Emre’nin şiirleri her zaman insanların kalbine dokunmaya ve onlar için rehber olmaya devam edecektir. Konuşmacı hocalarımızın bazıları Yunus Emre’yi “Hak âşığı derviş” olarak zikrediyordu. Gerçekten de şiirleri gösteriyor ki Yunus, insanları Allah için seven, onların iyiliğini düşünen saf gönüllü biridir.

Artık dünyada iki türlü aşk olduğunun bilincindeyim: Hakiki aşk ve mecazi aşk. Ailemize, arkadaşlarımıza, sevdiklerimize duyduğumuz sevgi mecazi bir aşktan ibarettir. Hakiki aşk ise tıpkı Yunus gibi Allah’a bağlandığımızda mümkün olabilir. Yunus Emre hakiki bir âşıktır. Hem etrafındaki bütün insanları Yaradan’dan ötürü sevmektedir hem de Allah’a samimi ve çıkarsız büyük bir sevgiyle bağlıdır. Çünkü Yunus, dünyadaki tüm varlığın özünde Allah’tan bir yansıma olduğunu anlamıştır ve bu da onun Allah’a duyduğu sevgiyi daha da beslemiştir.

Yunus Emre ilahi aşk yoluna çağırdığı âşıklara bir uyarıda da bulunur: “Yüzmesini bilmeyen aşk denize girmesin, boğulduğu takdirde kimse şaşırmasın.” Çünkü Yunus’a göre yalnızca gerçek Hakk âşıkları, Hakk’ı bulma yolunda karşılaşacakları güçlüklere dayanabilir. Bu anlamda mecazi aşkın da hakiki aşk için bir köprü olduğu unutulmamalıdır.

 Yunus Emre’yi tanımamın kendimi, Allah’ı ve dünyayı daha iyi anlamama ve tanımama yardımcı olduğunu şimdiden hissediyorum.

Kaynak: Yunus'u İşiten Yarenler 


İlgili Haberler

kardes-topluluklar
Kardeş Topluluklar

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak’ta gerçekleştirilen nüfus sayımına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eren, Kerkük’ün demog

Cuma, 22 Kasım 2024

her-boydan
Her Boydan

Nijeryalı uluslararası öğrencimiz Ali Fahd'dan bir şiir: "Çayın Özü"

Cuma, 22 Kasım 2024

telve
Telve

Dilara Gündüz’ün “Avusturya Göçü’nün 60. Yılı” sergisi, sadece fotoğraflarla değil, aynı zamanda derin insan hikâyeleriyle de

Perşembe, 21 Kasım 2024